12 Mart 2018 Pazartesi

Ayakkabı kutusundan yapılmış organizatör. İş yerinizde bile kullanabilirsiniz!

ODTÜ enerji malzemeleri üzerine araştırma merkezi kuracak

ODTÜ Enerji Malzemeleri ve Depolama Cihazları Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde, savunma sanayisinin enerji kaynağı ihtiyacına cevap verecek teknolojilerin geliştirilmesi ve prototip cihaz üretilmesi hedefleniyor.

    ODTÜ'de enerji malzemeleri üzerine ulusal ve uluslararası projelerin yürütüleceği Enerji Malzemeleri ve Depolama Cihazları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ENDAM) kurulacak.
       
      Merkezin kurulmasına yönelik yönetmelik, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.
       
      Buna göre, ENDAM'da Türkiye'nin yenilenebilir enerjideki hızlı gelişimini sürdürebilmesi için şebeke enerjisinin depolanmasına ilişkin uygun alt yapının yerli olanaklarla oluşturulmasına katkı veren araştırmalar yürütülecek.
       
      Şebeke dışı depolama ihtiyaçlarına çözüm oluşturmaya yönelik araştırma ve uygulama çalışmalarının yapılacağı merkezde, savunma sanayisinin enerji kaynağı ihtiyacına cevap verecek teknolojilerin geliştirilmesi ve prototip cihaz üretilmesi hedefleniyor.
       
      Enerji malzemeleri ve depolama cihazları alanında araştırmaların yapılacağı merkezde, ulusal ve uluslararası projeler yürütülecek. Merkezde, öğrencilerin ilgili konularda yüksek lisans ve doktora çalışmalarına destek verilerek uzman insan gücü yetiştirilmesine katkı verilecek.

      5 Mart 2018 Pazartesi

      MARKALAR YARIŞI!
      Marka değerlendirme kuruluşlarından Brand Finance dünyanın en değerli 50 kozmetik markasını açıkladı.
      11,7 milyar dolarlık marka değeriyle ABD’li Olay markası geçen yılki birinciliğini korudu ve zirvede yer aldı. Listede Fransız L’Oréal 8.7 milyar dolar ile ikinci olurken, diğer bir Amerikan devi Neutrogena 6,9 milyar dolar ile üçüncü sıraya yükseldi. Kuruluşun 2013 yılı itibariyle bu markalara vermiş olduğu marka derecesi ise sırasıyla AA+AAA- ve AA+ oldu.
      18 Amerikan ve 15 Fransız markasının domine ettiği listeye ne yazık ki hiç bir Türk markası giremedi. Bırakın Türk kozmetik markalarının bu sıralamada yer almasını, son zamanlarda yıldızı giderek parlayan Flormar, Golden Rose ve Pastel gibi yerli oyuncuların Türkiye’de bile hâlâ ithâl ürünlerle baş edemiyor olması kozmetikte de bir dünya markası çıkaramadığımızın ne yazık ki en büyük göstergesi. (Türkiye’nin neden bir dünya markasına sahip olamadığını “Neden Dünya Çapında Bir Markamız Yok I , IIIII” adlı yazı dizimizde ayrıtılı olarak ele almıştık.)
      Brand Finance’in düzenlemiş olduğu en iyi 50 kozmetik markası şu şekilde sıralanıyor:
      Adsız

      Aziz Sancar'ın yeğeni bitkilerin ömrünü uzattı

      Nobel ödüllü bilim adamı Prof. Dr. Aziz Sancar'ın yeğeni Hakan Sancar, bitkileri 'ölümsüzleştirmek' için keşfettiği solüsyonla ailesini ve Türkiye'yi bir kez daha gururlandırdı.i

      Türkiye'de ilk kez bitki stabilizasyonu için gerekli olan solüsyonu keşfeden Hakan Sancar, solüsyonun hikayesinin konuyla ilgili okuduğu bir makale ile başladığını anlattı.

      GÜNEŞ, SU VE TOPRAĞA GEREK KALMADAN

      Keşfettiği özel solüsyonla güneş, su ve topağa gerek kalmadan süs bitkilerinden ağaçlara, yosunlara kadar her türlü bitkinin yıllarca yeşil kalması sağlayan Sancar, bu işlem üzerine bir yıl boyunca araştırma yaptığını söyledi.
      Hakan Sancar, 6 aya yakın sadece konuyla ilgili literatür taraması gerçekleştirdiğini, araştırmalarının ardından dünyada sadece birkaç ülkede uygulanan ama içeriği sır gibi saklanan solüsyon üzerinde deneysel aşamaya geçtiğini vurguladı.

      Gazeteci olmasına karşın bir kimyager gibi deneme yanılma yöntemiyle uzun süre solüsyon için çaba harcadığını ifade eden Sancar, süreç içinde pek çok kez başarısız olduğunu ama umudunu yitirmediğini aktardı.

      Sancar, solüsyonu bitkinin biyolojik saatini dikkate alarak uyguladığında doğru formüle ulaştığını dile getirdi.
      Aziz Sancar'ın yeğeni bitkilerin ömrünü uzattı

      "BİTKİYİ ÖLÜMSÜZ YAPTIK"

      Başarılı sonuç elde edince bitkilere dayanıklılık testi yapmaya başladığını ve bu etapta da olumlu sonuç alınca ürünün ticarileştirilmesine geçtiklerini aktaran Sancar, "Bitkiyi ölümsüz yaptık dediğimizde kimse inanmadı ve şaşkınlıkla karşılandı." dedi.
      Dünyada bitki stabilizasyonunu gerçekleştiren birkaç firma olduğunu Türkiye'de ise sadece kendi şirketlerinin bu konuda faaliyete başladığını dile getiren Sancar, icadının özellikle yeşil bina projelerinde çok tercih edildiğini vurguladı.

      METRODA BİLE YEŞİL ALAN

      Bitki stabilizasyonu sayesinde bitkilerin su, toprak ve güneşe gereksinim duymadan canlı görünümünü yıllarca koruyabildiğinin altını çizen Sancar, Orman ve Su İşleri Bakanlığından aldıkları resmi izinle bin 500 metre yükseklikteki ormanlardan kara yosunu ve ağaçları tabiata zarar vermeden topladıklarını belirtti.

      Sancar, toplanan bitkilerin buldukları solüsyonla işlendiğini, bitkilerin bu solüsyonu emme sürecinin 20-30 gün sürüdüğünü ardından peyzaj çalışmaları için hazır hale geldiğini belirterek, bitkilere uyguladıkları sıvının alerjik bir etkisinin de olmadığını vurguladı.

      "Tüm ürünler organiktir, formülümüz ise farmakolojik yani ilaç sanayisinin insan üzerinde kullandığı maddelerden oluşuyor. İçinde bir toksik bulunmuyor. İç mekanlarda rahatlıkla kullanabilir." diyen Sancar, bu bitkilerin özellikle yeşil bina projelerinde çok tercih edildiğini, dünyada etkileri oldukça hissedilmeye başlayan küresel ısınmaya karşı bitki stabilizasyonun önemli bir adım olduğunu dile getirdi.

      Verilerin gelecekte su ihtiyacının daha da artacağını gösterdiğini, böyle bir ortamda su tasarrufunun büyük önem taşıdığının altını çizen Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü:

      "Yaptığımız stabilizasyon ile suya ihtiyaç duyulmaması tasarrufa önemli bir katkı sunuyor. Ayrıca Türkiye'de süs bitkilerinin büyük bir çoğunluğu ithal, yani yurt dışından geliyor. Bu da cari açığa yansıyor. Türkiye'de kendi coğrafyamızda toplamış olduğumuz bitkilerimizi, kendi bulduğumuz solüsyonla stabilize ederek, ölümsüzleştiriyoruz. Sonra bu bitkileri, okullarda, evlerde, hastanelerde, metro istasyonlarında ve havaalanlarında kısacası her türlü mekanda uyguluyoruz. Ancak işlem yaptığımız mekanların ısısının oda sıcaklığında olması lazım. İklimlendirme sağlıklı bir şekilde yapılırsa 10 yıla kadar bu bitkileri yaşatmak mümkün. Ayrıca projemizde bize en büyük desteği iki ilaç patenti ve çok mühim başka bilimsel çalışmaları olan ve gelecekte tüm dünyanın adını duyacağını düşündüğümüz Eda Alemdar'ın biyokimyasal reaksiyonlar, biosaat ve enzimsel aktiviteler konusunda büyük katkıları olmuştur."

      Bitki stabilizasyonuyla enerji ve su tasarrufu da sağladıklarını ifade eden Sancar, hiç güneş görmeyen alanlar olan metronun eksi 4 ve 5. katlarında bile yemyeşil ortamlar oluşturduklarını, bitki yaşatılamayan yerlerin öncelikli çalışma alanları olduğunu vurguladı.

      Sancar, plastiğin velileri rahatsız ettiğini, bu nedenle özellikle ana okullarından büyük talep aldıklarını ifade etti.

      600 YILLIK ZEYTİN AĞACINDA DA BAŞARILI OLDU

      Stabilize edilen bitkilerin bakımının sadece yılda bir kez yapıldığını, Türkiye florasında dış mekan ağaçlarını, orman sarmaşığını, okaliptüs, şimşir ağacı gibi birçok tür üzerinde stabilizasyon yaptıklarını aktaran Sancar, şimdi tropik ağaçları ve çiçekleri stabilize etmek için denemeler yaptıklarını söyledi.

      Sancar, 600 yaşındaki bir zeytin ağacını da stabilize etmeyi başardıklarını belirterek, "Bizim projemiz tamamen milli ve yerli. Kendi ülkemizden elde ettiğimiz ürünlerle yapılıyor. Gelecekte ihracat yapmaya da başlayacağız." ifadelerini kullandı.
      Aziz Sancar'ın yeğeni bitkilerin ömrünü uzattı

      "AMCAM BİZİM İÇİN ROL MODELDİ"

      Yaşamında hep amcası Prof. Dr. Aziz Sancar'ı kendine örnek aldığını ifade eden Sancar, sözlerini şöyle tamamladı:

      "Amcam her zaman bize bir enerji oldu. Ondan sonraki nesil hep kendisini örnek aldı, bizim için bir rol modeldi. Amcamla çok yakındık, kendisiyle irtibatımı hiçbir zaman yitirmedim. O tıp fakültesinde okurken yazları Mardin'e dedemin evine giderdik. Annemle çok iyi anlaşırlarmış, annemin bize anlattığına göre, derse ara verdiğinde bizimle oynayarak stres atarmış. İstanbul'a geldiğinde eşiyle birlikte bende kalır.

      Amcam Nobel ödülü aldıktan sonra bilime çocukluğumdan beri var olan ilgim daha da arttı. Çocukluğumdan beri hep onun çalışma azmini örnek aldım. Biz ailece onun Nobel gibi büyük bir ödül alacağını hep tahmin ediyorduk. Zira amcam Türkiye tanımadan ABD'de çok tanınan bir bilim adamıydı. Ailece bu başarısından büyük gurur duyduk. Bu solüsyonu keşfedince amcamla paylaştım, çok mutlu oldu beni tebrik etti."